kritik-altyapı3

Türkiye’de kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasında uygulanabilecek iyileştirme stratejileri: ABD örneği – Bölüm 3

Ahmet ÇOLAK

1.2.2. Birleşmiş Milletler

Kritik altyapıların korunması ile ilgili çalışmaların, Birleşmiş Milletler’in (BM) gündemine ABD’nin yaptığı çalışmalardan daha geç bir tarihte girdiği görülmekte ve kritik altyapı kavramının BM açısından nispeten yeni olmasının, BM’nin bu konuyu üye devletlerin iç meselesi şeklinde görmesinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. 17 Şubat 2017‘de BM Güvenlik Konseyi, kritik altyapıların korunmasına ilişkin tavsiye niteliğindeki 2341 sayılı kararı oybirliğiyle kabul etmiş ve bu karar ile BM üyesi ülkelere kritik altyapıların insan kaynaklı tehditlerden korunmasına dair çağrıda bulunmuştur (United Nations, 2018). BM’nin 2341 sayılı kararında kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasına ilişkin direkt bir ifade bulunmasa da afet yönetim evreleri ile ilgili çalışmalara yoğunlaşılmasının talep edildiği görülmektedir. Ayrıca kritik altyapılara yönelik bütüncül zarar yaklaşımı özelinde koruma planlarının oluşturulmasının bu altyapıları insan ve doğal kaynaklı afetlere karşı daha korunaklı hale getireceği şeklindeki tavsiyeler dikkat çekmektedir.

https://www.setav.org/assets/uploads/2016/09/20160921133935_bmgenelkurulu.jpg

1.2.3. Avrupa Birliği

Avrupa Birliği (AB) 2004 yılında kritik altyapıların korunmasına yönelik çalışmalara başlamış ve bu alandaki ilk AB adımı 2004 yılında yayımlanan “Terörizme Karşı Mücadelede Kritik Altyapıların Korunması (Critical Infrastructure Protection In The Fight Against Terrorism) adlı belge olmuştur (EUR-Lex, 2004). Bu çalışmayla kritik altyapı sektörlerinin devlet kurumlarına ve vatandaşlara sağladıkları yarar oranına göre belirlenmesi kararı alınmıştır. Toplumun güvenliği, emniyeti ve sağlığı üzerinde durularak kritik altyapılarda meydana gelebilecek hasarların ülke genelinde büyük problemlere yol açacağı ifade edilmiştir.

AB ülkelerinde bulunan kritik altyapıların birbirleriyle bağlantılı olduğu ve herhangi birinde yaşanacak bir aksaklığın diğer ülkeleri de etkileyeceği ve bu nedenle AB üyesi ülkelerden 2005 yılı itibariyle kritik altyapı belirleme çalışmalarını tamamlamaları istenmiştir. “Terörizme Karşı Mücadelede Kritik Altyapıların Korunması” adlı belgede bahsi geçen kritik altyapı sektörleri; enerji, bankacılık, gıda endüstrisi, ulaşım, su ve kanalizasyon hizmetleri, kritik kamu hizmetleri, tehlikeli maddeler, iletişim ve sağlık altyapılarından oluşmaktadır. Bu belgede kritik altyapılara yönelik tehditlerin sadece insan kaynaklı olmadığı, herhangi bir tehditten bahsedilirken bütüncül zarar yaklaşımı kapsamında insan ve doğal kaynaklı tehditlerin kastedildiği belirtilmiş ve her ne kadar belgede terör tehditleri vurgulansa da terörizme karşı alınması planlanan önlemlerin doğal afetlere karşı da kullanılabileceği ifade edilmiştir.

Öte yandan AB tarafından 2021 yılında Enerji ve Ulaşım Sektörü özelinde yayımlanan Avrupa Kritik Altyapısı: Direktif Revizyonu 2008/114/EC (European Critical Infrastructure: Revision of Directive 2008/114/EC) başlıklı belgede kritik altyapıların doğal afetlere karşı korunmasına ilişkin daha geniş bilgiler verilmiştir (European Parliament, 2021). Kritik altyapılarla ilgili çıkartılan direktiflerin, terör saldırılarını öncelik olarak ele almasına rağmen doğal afetleri göz ardı etmediği ve bu konuda adımlar atıldığı vurgulanmıştır. Deprem, aşırı sıcaklar, sel ve kasırgaların kritik altyapıların korunması aşamalarında zarar verici doğal afetler olarak ele alındığı görülmüştür. AB’nin kritik altyapıların korunması yönünde planları oluştururken anket verilerinden de yararlandığı dikkat çekmektedir. 2017 yılında yapılan bir ankette, AB’nin iç güvenliğine tehdit olarak terörizm, siber suçlar ve aynı zamanda doğal afetler ön plana çıkmıştır. Bahse konu ankete ilişkin veriler şekil 1.1.’de verilmiştir. Bu veriler ışığında kritik altyapıların korunmasına ilişkin doğal afetlerin her zaman bir tehdit olarak algılandığı ve resmi çalışmalarda kendisine yer bulduğu varsayılmaktadır.

Şekil. 1.1. AB’nin iç güvenliğine ilişkin kamuoyu algısı (European Parliament, 2021, s. 11).

1.2.4. Japonya

Japonya 2005 yılı itibariyle kritik altyapılarla ilgili resmi çalışmalarına başlamış ve kritik altyapı sektörlerini belirlemiştir. Japonya’da 13 adet kritik altyapı sektörü bulunmaktadır. Bunlar; telekomünikasyon, finans, havacılık, demiryolu, enerji, gaz tedarik hizmetleri, kamu hizmetleri, tıbbi hizmetler, su, lojistik, kimya, kredi kartı hizmetleri ve petrol endüstrisidir (NEC, 2016, s. 4). Japonya doğal afetlerin sıklıkla yaşandığı bir ülke olduğu için kritik altyapıların korunmasına yönelik Japonya’da kapsamlı uyarı ve bildirim sistemleri kullanılmaktadır. Japonya ve çevresinde 2011 yılında gerçekleşen depremlerden (bkz. 2011 Tōhoku depremi ve tsunamisi) sonra kritik altyapı bilgi sistemlerinin afet durumlarındaki operasyonel kapasitesini ölçmek için çalışmalar yapılmış ve bu çalışmaların sonucunda kamu kurumları ve özel sektör arasındaki acil durum iletişim sistemlerinin geliştirilmesi hedeflenmiş ve afet durumunda kritik altyapı bilgi sistemlerinin faaliyetlerinin kesintiye uğramadan devam ettirilmesine yönelik adımlar atılmıştır (Report from the Government of Japan, 2013, s. 44).

https://arsiv.turkiyegazetesi.com.tr/Resources/Japan-Tsunami.jpg

1.2.5. Hindistan

Hindistan kritik altyapılarını korumaya yönelik ilk adımı telekomünikasyon teknolojileriyle bağlantılı olarak çıkardığı 2000 tarihli yasal düzenlemeyle atmıştır. Bu düzenlemeyi müteakip yapılan çalışmalarla kamu kurumları, ticari tesisler, enerji, finans, telekomünikasyon ve ulaşım alanları kritik altyapı sektörleri arasına eklenmiştir (INSIGHTIAS, 2021).

Hindistan’da kritik altyapıların doğal afetlere karşı korunması ve bu afetler sonucunda ne tür zararlar oluşabileceğine ilişkin Afete Mukavemetli Altyapı Koalisyonu (The Coalition for Disaster Resilient Infrastructure) tarafından çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Bu kurumun yaptığı açıklamalarda, iklim değişikliğiyle beraber artan hava olaylarının Hindistan’da aşırı sıcaklık ve kuraklığa yol açabileceği ifade edilerek bu durumun kritik altyapı sistemlerine zarar verme ihtimali üzerinde durulmuştur. Kritik altyapıların sel ve deprem gibi afetler sonrasında faaliyetlerini kesintiye uğramadan devam ettirmesi için iklim koşullarına mukavemetli altyapıların oluşturulması gerektiği yine bu kurum tarafından Hint kamuoyuyla paylaşılmıştır (INDIA TODAY, 2023).

Hindistan tarafından kritik altyapıların korunmasına ilişkin belirtilen girişimler bulunmakla birlikte, Hindistan’ın doğal afetler sonucunda kritik altyapı sektörü olarak atfedilen alanlarda büyük krizler yaşadığı haberlere yansımaktadır. 2024 yılında Omkareshwar barajında meydana gelen bir fırtına sonucunda dünyanın en büyük güneş enerjisi santrali olarak adlandırılan elektrik üretim tesisi kullanılamaz hale gelmiştir (THE TIMES OF INDIA, 2024). Ayrıca yine 2024 yılında Hindistan’ın başkenti Delhi’de meydana gelen aşırı yağışlar sonucu şehrin ana havalimanının çatısı çökmüş bir kişi hayatını kaybederken yerel uçuşlar iptal edilmiştir (Al Jazeera, 2024). Bu durumdan yola çıkılarak kritik altyapıları korumaya yönelik yasal mevzuatın yanı sıra uygulama safhasında da gerekli adımların atılmasının ne kadar gerekli olduğu anlaşılmaktadır.

https://trthaberstatic.cdn.wp.trt.com.tr/resimler/1730000/kasirga-firtina-dogal-afet-ap-1731679.jpg

1.2.6. Avustralya

Avustralya’da 2020 yılında çıkartılan Güvenlik Mevzuatı Değişikliği (Kritik Altyapı) Tasarısı 2020 (Security Legislation Amendment (Critical Infrastructure) Bill 2020) başlıklı yasal düzenleme ile 11 adet kritik altyapı sektörü belirlenmiştir. Bunlar; iletişim, finans, veri işleme, savunma sanayisi, akademik araştırmalar, enerji, gıda, sağlık, uzay teknolojileri, ulaşım, su ve kanalizasyon hizmetleridir (Australian Government, 2020). Bu yasal düzenlemede kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasının önemi birçok noktada belirtilmiş ve Avustralya’nın kritik altyapıları korumaya yönelik planlar oluştururken bütüncül zarar yaklaşımını benimsediği vurgulanmıştır. Avustralya’nın yangın ve sel gibi doğal afetler sonrasında kapanan yollar nedeniyle ulaşım sorunları yaşadığı, bazı bölgelerin izole hale geldiği ve kurtarma çalışmalarının olumsuz etkilendiği ifade edilerek, bu afetlerin ulaşım ve gıda tedariki üzerindeki etkisini en aza indirmek için deniz ulaşımı gibi farklı stratejilerin geliştirilmesi üzerinde durulmuştur. Kritik altyapıların doğal afetlerden korunması ve topluma afet anında hizmet sağlamaya devam etmesi için farklı ulaşım yöntemlerini alternatif olarak kullanabiliyor olmasının değerli bir kazanım olduğu düşünülmektedir.

https://www.sivilsayfalar.org/wp-content/uploads/2020/01/avustralya-kanguru-yang%C4%B1n-e1578298845654.jpg

1.2.7. Almanya

Almanya’da kritik altyapıların korunması amacıyla İçişleri Bakanlığı tarafından 2009 yılında Ulusal Kritik Altyapı Koruma Planı (National Strategy For Critical Infrastructure Protection) oluşturulmuş ve aralarında telekomünikasyon, sağlık ve gıda, ulaşım, acil durum hizmetleri, kamu hizmetleri, medya ve kültür, su ve atık hizmetleri, enerji ve finans bulunan dokuz sektör kritik altyapı olarak kabul edilmiştir (Federal Republic of Germany, 2009). Kritik altyapıların bütüncül zarar yaklaşımı ile korunması gerektiği ifade edilerek doğal afetlerin bu altyapılara verebileceği hasarın göz ardı edilmemesi istenmiştir. İklim değişimiyle beraber Avrupa’da aşırı hava olaylarının yaşanma ihtimalinin artacağı ve iklim sorunlarının kritik altyapıların faaliyetlerinde aksamalara sebep olabileceği vurgulanmış ve bu nedenle, Almanya’nın kritik altyapıların korunmasıyla ilgili sadece terör kaynaklı problemlere odaklanmaması, aynı zamanda doğal afetleri de kritik altyapıların varlığına yönelik önemli bir tehdit olarak algılaması için tavsiye niteliğinde düzenlemelere yer verilmiştir (Federal Republic of Germany, 2009, s. 10).

1.2.8. Birleşik Krallık

Birleşik Krallık’ta 13 adet kritik altyapı sektörü belirlenmiştir. Bunlar; kimyasal, nükleer, iletişim, savunma, acil hizmetler, enerji, finans, gıda, kamu, sağlık, uzay, ulaşım ve su hizmetleridir. Birleşik Krallık kritik altyapı kavramını tanımlarken diğer ülkelerden farklı bir şekilde “kritik milli altyapı” ibaresini kullanmıştır.  Kritik altyapılar üzerinden yapılan bu farklı tanımlama bir altyapının kritikliğini, milli güvenliğe ve hasar alması halinde devlet kurumlarının işleyişine olan etkisine göre yorumlayarak sınırlandırmıştır (National Protective Security Authority, 2023).

Birleşik Krallık’ın kritik altyapıların korunmasıyla ilgili ayırt edici yanı ise kritik altyapı koruma (mukavemet) planlarının ilk olarak sel felaketlerine karşı hazırlanmaya başlamasıdır. 2015 yılında değiştirilen konseptle beraber kritik altyapıların bütüncül zarar yaklaşımı ile korunması ve sel afetine öncelik verilmesinden vazgeçilmesi kararlaştırılmıştır. Konumuzla bağlantılı olarak doğal afetlerin kritik altyapılara verebileceği zararın Birleşik Krallık gibi gelişmiş bir ülke tarafından öncelikli bir konu olarak ele alınmasının büyük önem arz ettiği düşünülmektedir (Cabinet Office, 2018, s. 4).

https://trthaberstatic.cdn.wp.trt.com.tr/resimler/2252000/ingiltere-parlamento-afp-2253652.jpg

Birleşik Krallık tarafından oluşturulan Ulusal Risk Analizi (The National Risk Register) çalışmalarında kritik altyapıların karşı karşıya olduğu belli başlı doğal afetler; orman yangınları, volkan patlaması, deprem, güneş kaynaklı afetler, fırtınalar, aşırı sıcaklar, aşırı soğuklar, kıyı taşkınları, nehir ve dere taşkınları, yüzeysel taşkınlar (yağmur sularının kanalizasyon sistemleriyle taşınamaması sonucu oluşan taşkınlar), kuraklık ve hava kirliliği şeklinde sıralanmaktadır. Bu doğal afetler sonucunda yaşanması muhtemel felaket senaryolarına karşı acil hizmet servisleri, bölgesel yönetimler ve merkezi hükümetin iş birliği ile mücadele edilmesi öngörülmektedir. Birleşik Krallık tarafından değerlendirme kapsamına alınan bir diğer konu ise deniz aşırı topraklarda yaşanması muhtemel doğal afetlere nasıl müdahale edilmesi gerektiği üzerine yapılan araştırmalardır. Deniz aşırı toprakların uzaklığı nedeniyle seri bir müdahalenin mümkün görünmediği, yerel yönetimlerin yeterli müdahale kapasitesine sahip olmaması durumunda geciken müdahale sonucunda yaşanacak kayıplar nedeniyle uluslararası saygınlığının zedelenebileceği ifade edilmiştir (HM Government, 2023, ss. 132-159).

1.2.9. Kanada

Kanada’da resmi olarak tanımlanmış 10 adet kritik altyapı sektörü bulunmaktadır. Bunlar; enerji, telekomünikasyon, finans, sağlık, gıda, su, ulaşım, güvenlik, kamu ve üretim hizmetleridir (Government of Canada, 2021). Kanada bahse konu kritik altyapıların korunmasında diğer ülkeler gibi bütüncül zarar yaklaşımını tercih etmiş ve aynı zamanda doğal afetlerin kritik altyapılar üzerindeki yıkıcı etkisini de öngörmüştür. İklim değişikliğinin beraberinde getireceği aşırı hava olayları, yangın, sel gibi doğal afetlerin ekonomi, çevre ve kamu sağlığına yönelik tehditler oluşturacağı ve değişen iklim koşullarıyla birlikte Kanada’nın daha çok doğal afetlere maruz kalacağı vurgulanarak bu konuda gerekli çalışmaların yapılmasının önemi ifade edilmiştir. Kanada kritik altyapılarının doğal afetler nedeniyle yaşadığı problemlere ilişkin 2020 yılında meydana gelen kar fırtınası örnek olarak gösterilmiş ve kar fırtınası nedeniyle Kanada’nın bazı kentlerinde ulaşım, üretim ve iletişim sıkıntıları meydana geldiğinden bahsedilerek kritik altyapıların doğal afetlerden korunmasının önemi vurgulanmıştır (Government of Canada, 2021, s. 5).

Bölüm Değerlendirmesi

Bu bölümde kritik altyapı kavramının kökenleri, resmî belgelerde yer alma süreci, tezde incelenen temel ülke olan ABD’de ilk olarak hangi süreçler doğrultusunda ortaya çıktığı, diğer ülkelerdeki durumu ve doğal afetlerden korunmasına ilişkin yapılan çalışmalar üzerinde durulmuştur. Kritik altyapıları korumaya yönelik ülkelerin genel olarak doğal ve insan kaynaklı afetlere karşı ortak bir strateji geliştiren bütüncül zarar yaklaşımını benimsediği ve kritik altyapı koruma planlarında deprem, yangın, sel, hortum ve buna benzer doğal afetlere değinilerek kritik altyapılara yönelik oluşturdukları tehditlerden bahsedildiği görülmüştür. Kritik altyapıların korunmasına yönelik ülkeler açısından insan kaynaklı tehditlere yoğunlaşma eğilimi ve bu alanda yapılan çalışmaların doğal afetlere oranla daha yüksek olduğu değerlendirilmiştir.

Bir önceki bölüm için tıklayınız

(Toplam 11 kez ziyaret edildi, 1 ziyaret bugün)